26 Mart 2010 Cuma

GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT

GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT

HAZIRLIK 
Çevrenizdeki bir heykeli, bir mimarî eseri inceleyiniz. Bu eserler sizde nasıl bir  duygu uyandırıyor?  Dinlediğiniz bir şiir ya da müzik parçası sizde birtakım duygular uyandırır mı?  Bir manzara resmi ile gerçek hayattaki manzarayı karşılaştırınız. Bunlardan  hangisi size daha güzel görünür?          


PAPATYA: Bileşikgiller familyasından 20 - 50 cm yükseklikte, çok dallı, yaprakları  parçalı, tüysüz, çiçekleri küçük başlar biçiminde toplanmış bir yıllık otsu bitki.  Papatya Türkiye’de yol kenarlarında ve boş tarlalarda bol miktarda yetişir.  Çiçeklerinde taç yaprağı bulunup bulunmadığına göre üç çeşidi vardır: 1. Yalnız dilsi  çiçeklerinde taç bulunan chamomilla çeşidi; 2. Dilsi ve borumsu çiçeklerinde taç  bulunan papulosa çeşidi; 3. Çiçeklerinin hiçbirinde taç bulunmayan recutita çeşidi.
Büyük Larousse  Sözlük ve Ansiklopedisi  
   
Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları,
Zümrüt gibi çayırları
Yüze gülen o pek narin
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.  

Tarlalarda hoşa giden
Sarı, turuncu, pembe, mor
Birçok güzel çiçek olur;
Bence güzeldir hepsinden
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.

Yaprakları kıvır kıvır;
O da ayrı bir güzellik.
Boy bos, boyun ipincecik;
Hem güzel hem nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.  

Tevfik Fikret  (Şermin)    


1. Yukarıdaki iki metni karşılaştırınız. Aralarındaki farkı söyleyiniz.  
2. İlk metindeki papatyaların özellikleri nelerdir?  
3. İkinci metin gözlem ve inceleme sonucu mu yazılmıştır? Duygu ve düşünce ile  ilgili bir özellik var mı?   


İnsanda bir takım güzel duygular uyandıran, insana bir coşku ve heyecan veren  eserlere sanat eseri denir. Sanat eserleri insanın duygu ve hayal dünyasını geliştirir,  zenginleştirir.
1. Sanat eserinin amacı nedir?
2. Sanatçı niçin eserini yazar?
3. Sanatçı niçin kendini bunalıyormuş gibi hisseder?
4. Sanat ve sanatçı arasında nasıl bir ilişki vardır?
YARATMAK İHTİYACI
Büyük sanat eserleri yol göstermek, düzeltmek isteğinden değil, yaratmak  ihtiyacından doğmuşlardır. Sanat adamı her insan gibi bir çevre içindedir. Orada olup  bitenlerin onda derin yankılar uyandırmamasına imkân yoktur. Ama bütün bunlar  bilinç altında bir süre bulunmadan, hemen ve olduğu gibi sanat eserine dönüşemezler.  Varlığın bu karanlık bölgesinde unutulmuş sanılan, gerçekte ise bir ritim ve iklim  hâlinde esrarlı bir surette yaşayan yankılar, bunalıyorlarmış gibi kurtulmak çarelerini  ararlar. Düş ve yaratış bu kurtuluşun iki yoludur. İnsan düş görerek, sanat adamı  yaratarak bu iç baskıdan kurtulurlar. Mutlu bir raslantı, bazen tatlı bir bahar ışığı, bazen  ağızda eriyen bir kurabiye, şairden şaire, romancıdan romancıya değişen tohumun  bilince düşmesini hazırlar. Onun filizlenmesi, boy atması, gelişip serpilmesi artık hayal  gücü ile çalışma yeteneğine kalmıştır.  Suut Kemal Yetkin  Denemeler
AÇIKLAMALAR
Papatya konusunda yazılmış iki metin okudunuz. Bunlardan ilk metinde  papatyalar ile ilgili ansiklopedik bilgilere yer verilmiştir. Burada papatyaların yapısı,  türleri ve yetiştiği yerlerden söz edilmiştir. İkinci metinde şair doğayı süsleyen  papatyalar ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmektedir. Şair duygu ve düşüncelerini  güçlendirmek için birtakım benzetmelere yer vermiş; uyak, ölçü ve söz tekrarları ile  nazımın güçlü yanlarından yararlanmıştır.  Bu iki metinden ilki eğitim öğretim amacıyla yazılmıştır. Bu amaçla tarih,  coğrafya, biyoloji, fizik, kimya vb. alanlarda yazılan eserler bilimsel eserlerdir.  Bilimsel eserlerde gözleme, deneye ya da sayısal değerlere yer verilir.

İlk çağlardan beri insanlar sanat etkinliği ile uğraşmışlardır. Mağaralarda yaşayanlar  dahi yaşadıkları mekânın duvarlarını çeşitli renklerle, desen ve motişerle  süslemişlerdir. Değişik dönemlerden günümüze pek çok araç gereç ile birlikte insan,  hayvan heykelleri ve çeşitli duvar süslemeleri kalmıştır.  Ne güzel geçti bütün yaz,  Geceler küçük bahçede...  Sen zambaklar kadar beyaz  Ve ürkek bir düşüncede  Sanki mehtaplı gecede,  Hülyan, eşiği aşılmaz  Bir saray olmuştu bize;  Bir çözülmez bilmecede.  Ne güzel geçti bütün yaz  Geceler küçük bahçede.  Ahmet Hamdi Tanpınar  BÜTÜN YAZ  Sanat eserleri insanın maddî ve manevî pek çok gereksinimini karşılar. Bunların  bir kısmı göze, bir kısmı da kulağa hitap eder. Bu sanat dallarından şiir, edebiyat, müzik  kulağa; resim, fotoğraf, mimarî, heykel de göze hitap etmektedir. Bunlar arasında hem  göze hem kulağa hitap eden sanatlar da vardır. Tiyatro, opera, bale, sinema vb.  Bir tiyatro, opera ya da baleye gidiniz. İzlediğiniz oyunun hangi bölümlerinde  kulağa (fonetik), hangi bölümlerinde göze hitap eden (plastik) sanatların izleri  bulunmaktadır? Bu tür sanatlarda dekor, ışık ve kostümün sanatın gücünü artırdığına  dikkat ediniz.  Sanat dalıyla uğraşan kişiye sanatçı denir. Sanatçı ortaya koyacağı esere duygu,  düşünce ve hayal gücüyle birlikte el becerisini ve emeğini katar.  İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılan bir eğitimin yanısıra deneyim ve  ustalık (beceri) gerektiren el emeğine dayanan faaliyetlere de zanaat denir.  Terzilik, berberlik, demircilik vb.  Bu dönemden kalma eserleri bulmaya çalışınız. Bulduğunuz eserlerin ne gibi  özellikleri vardır?  Ahmet Hamdi Tanpınar    Sanat eseri olarak edebiyatı bir kez de siz tanımlayınız.  Duyguları, düşünceleri, olayları söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde  anlatma sanatına edebiyat denir.  Edebiyat; duygu, düşünce sevinç, umut, üzüntü, tasa, kaygı gibi bireysel duyguları  ve toplumsal hayattaki olayları yansıtan bir sanat dalıdır.  Öte yandan belirli bir bilim alanında yazılmış eserlerin tümü için de edebiyat sözü  kullanılır: tıp edebiyatı, hukuk edebiyatı gibi. Bu anlamda bilim adamları arasında  “literatür” sözcüğü yaygın olarak kullanılır. Bunun yanında edebiyat ile ilgili kuralları  öğreten bilim dalına da edebiyat denir. Örneğin nazım, nesir, ölçü, gazel, koşma gibi  kavramların öğretildiği bilim dalının adı edebiyattır. Ayrıca belirli bir döneme ya da  sanat anlayışına bağlı kalınarak yazılan eserlere de edebiyat denir. Halk edebiyatı,  Tanzimat edebiyatı, Klâsik edebiyat gibi.  Dilimizde kullanılan “edebiyat yapmak” sözü ise herhangi bir konuda güzel ve  etkili bir şekilde konu dışı gereksiz konuşmalarda bulunmak demektir; ancak bu tutum,  edebiyatın amacı ile ilgili değildir.  Arapçada ilmül edep (edep bilimi) adı altında “söz ve yazıda yanlış yapmamayı  öğreten bilim” anlamında kullanılan edebiyat sözü bizde Tanzimat Döneminden sonra  kullanılmaya başlanmıştır. Daha önce bu anlamda şiir ve inşa (nesir) sözleri  kullanılmakta idi. Edebiyat terimini ilk kez Şinasi bir yazısında “fenni edep” (iyi ahlak  öğrettiği için) edep anlamında kullanmıştır. Daha sonra Namık Kemal, Recaîzade  Mahmut Ekrem gibi yazarlar tarafından kullanılan bu sözcük zamanla, iyi ahlak  öğreten bilim anlamından sanat öğreten bilim anlamını kazanmıştır.  Peki edebiyat nedir?  Edebiyat, resim, müzik, mimarlık ve heykeltraşlık gibi güzel sanatların arasında  yer almaktadır.  Duygu ve düşüncelerimizi söz veya yazı ile dile getiririz. Ancak bu dile getirişte  sözün güzel ve etkili söylenmesine özen gösteririz.  Edebiyat, Arapça “edep” sözcüğünden türemiştir. Edep sözcüğü “eğitim, iyi  terbiye, naziklik, incelik” gibi anlamlara gelir; ancak burada kastedilen, ruhun  eğ itilmesidir. İşte şiir, öykü, roman, tiyatro ve sinema (film) gibi eserler karşısında bir  heyecan ve coşku duyar ve ruhumuzun dinginliğini hissederiz.  1. Yukarıdaki şiir sizde ne gibi duygular uyandırıyor?  2. Şair neyin özlemi içerisindedir?  3. Metinde, sevgili neye benzetiliyor?    Edebiyatı duygu, düşünce, hayallerin söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde  anlatılması olarak tanımladınız, değil mi?  ÖLÇME VE DE/ERLENDİRME  * Edebiyat güzel sanatlar içerisinde hangi türe girer?  * Fonetik sanatlar nelerdir?  * İlk çağlardan kalma heykelcikler, mağara duvarlarını süsleyen resim ve motişer  hangi sanat türünü oluşturur?  * Bilimsel eser ile edebî eser arasında ne fark vardır?  * Güzel sanat eserlerinin özellikleri nelerdir?  * Sanatçı kime denir?  1. Yukarıdaki metinde geçen “beşeriyet, hâl, mukadder” sözcüklerinin anlamlarını  sözlükten bulunuz.  2. Yukarıda sayılan sanatlardan hangileri göze, hangileri kulağa hitap eder?  3. Atatürk’e göre edebiyat hangi sanat dalları arasında yer alır?  4. Edebiyatın gücü nasıl ifade ediliyor?  5. Edebiyatın amacı nedir?  ATATÜRK’ÜN EDEBİYATLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ  Edebiyat; ister nesir hâlinde olsun, ister nazım biçiminde olsun, tıpkı resim gibi,  heykeltıraşlık gibi, özellikle musiki gibi güzel sanatlardan sayılagelmektedir.  Beşeriyette en olumlu bilim, en ince teknik temellerine dayanan hayatla, kanla  karşılaşmak kendileri için mukadder olan askerlik gibi yüksek bir ideal meslek bile,  kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek, bu büyük insanlık ve kahramanlık  yolculuğunu hazırlayabilmek için uyandırıcı, amaçlandırıcı, yürütücü ve sonunda  fedakâr ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur. Böylelikle, edebiyatın her insan  toplumu ve bu toplumun hâl ve geleceğini koruyan, koruyacak olan, her teşekkül için,  en esaslı eğitim vasıtalarından biri olduğu kolaylıkla anlaşılır. Edebiyatın gayesi;  bence, çocuklara dünyayı, insanlığı göstererek, onlardaki inceleme ve kaynaştırma  yeteneklerini geliştirmek onların kendi başlarına çalışmalarını sağlamak, bütün bu  yetenekleri kendi toplumlarını geliştirme yolunda kullanmayı öğretmek olmalıdır.  Mustafa Kemal Atatürk  ANLAMA - YORUMLAMA    SANATÇININ HAYATI VE ESERİ  Sanatçı gerek çocukluk döneminde, gerek daha sonraki dönemlerde günlük hayatı  yaşamakta acemidir. Pratik kafadan yoksundur. Haklarını ve çıkarlarını korumakta  başarısızdır. Öğrenci ise hocanın, memur ise amirin gözüne girmeği bilmez. Manen ve  maddeten lokmalarını hep başkalarına kaptırır. O çocukluk çağında bile ancak hâlen  çevresinden uzaklaştığı “kaçış” sonucu başka dünyalara göç ettiği zaman gerçek  hayatını yaşar ve mutluluğu tadar.  Ressamlığa eğilimi varsa, o bir renk ve çizgi denizinde yüzer. Mevsimin durumuna  ve günün saatine göre renk ve çizgilerin, bir an için bile olsa, belirli bir şekilde  birleşmesi karşısında o derin zevki duyar, kendinden geçer. Nasıl ki insanın tabiatı  bozması neticesinde meydana gelmiş çirkinlikler ve zevksizlikler onu son derece  rahatsız eder.  O bir müzisyen olacaksa, dünya onun için ses ve ritim denizidir, sonu gelmeyen  bir konserdir. Ona dereler ayrı, yapraklar ayrı, elektrik telleri ayrı bir şarkıyı söyler. O  gecenin sessizliği içinde kimsenin duymadığı bir ninniyi dinler.  Yok bir hikâyeci veya romancı olacaksa, sanki dünya bir tiyatro sahnesi imiş de o  seyirci koltuğunda yerini almış gibi, bakar bakar, kendisini unutarak, başkalarının  hayatını seyreder. Seyrettiği insanların sevinçlerini ve acılarını da kendi içinde yaşar.  İnsan ruhunun sırlarına erdiğini düşündüğü için bir manevî zenginlik, bir dolgunluk  hissi duyar.  Âdile Ayda  ( Bir Demet Edebiyat )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder