HAZIRLIK
Çevrenizdeki bir heykeli, bir mimarî eseri inceleyiniz. Bu eserler sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Dinlediğiniz bir şiir ya da müzik parçası sizde birtakım duygular uyandırır mı? Bir manzara resmi ile gerçek hayattaki manzarayı karşılaştırınız. Bunlardan hangisi size daha güzel görünür?
Çevrenizdeki bir heykeli, bir mimarî eseri inceleyiniz. Bu eserler sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Dinlediğiniz bir şiir ya da müzik parçası sizde birtakım duygular uyandırır mı? Bir manzara resmi ile gerçek hayattaki manzarayı karşılaştırınız. Bunlardan hangisi size daha güzel görünür?
PAPATYA: Bileşikgiller familyasından 20 - 50 cm yükseklikte, çok dallı, yaprakları parçalı, tüysüz, çiçekleri küçük başlar biçiminde toplanmış bir yıllık otsu bitki. Papatya Türkiye’de yol kenarlarında ve boş tarlalarda bol miktarda yetişir. Çiçeklerinde taç yaprağı bulunup bulunmadığına göre üç çeşidi vardır: 1. Yalnız dilsi çiçeklerinde taç bulunan chamomilla çeşidi; 2. Dilsi ve borumsu çiçeklerinde taç bulunan papulosa çeşidi; 3. Çiçeklerinin hiçbirinde taç bulunmayan recutita çeşidi.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi
Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları,
Zümrüt gibi çayırları
Yüze gülen o pek narin
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.
Tarlalarda hoşa giden
Sarı, turuncu, pembe, mor
Birçok güzel çiçek olur;
Bence güzeldir hepsinden
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.
Yaprakları kıvır kıvır;
O da ayrı bir güzellik.
Boy bos, boyun ipincecik;
Hem güzel hem nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar,
Altın gözlü papatyalar.
Tevfik Fikret (Şermin)
1. Yukarıdaki iki metni karşılaştırınız. Aralarındaki farkı söyleyiniz.
2. İlk metindeki papatyaların özellikleri nelerdir?
3. İkinci metin gözlem ve inceleme sonucu mu yazılmıştır? Duygu ve düşünce ile ilgili bir özellik var mı?
2. İlk metindeki papatyaların özellikleri nelerdir?
3. İkinci metin gözlem ve inceleme sonucu mu yazılmıştır? Duygu ve düşünce ile ilgili bir özellik var mı?
İnsanda bir takım güzel duygular uyandıran, insana bir coşku ve heyecan veren eserlere sanat eseri denir. Sanat eserleri insanın duygu ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir.
1. Sanat eserinin amacı nedir?
2. Sanatçı niçin eserini yazar?
3. Sanatçı niçin kendini bunalıyormuş gibi hisseder?
4. Sanat ve sanatçı arasında nasıl bir ilişki vardır?
YARATMAK İHTİYACI
Büyük sanat eserleri yol göstermek, düzeltmek isteğinden değil, yaratmak ihtiyacından doğmuşlardır. Sanat adamı her insan gibi bir çevre içindedir. Orada olup bitenlerin onda derin yankılar uyandırmamasına imkân yoktur. Ama bütün bunlar bilinç altında bir süre bulunmadan, hemen ve olduğu gibi sanat eserine dönüşemezler. Varlığın bu karanlık bölgesinde unutulmuş sanılan, gerçekte ise bir ritim ve iklim hâlinde esrarlı bir surette yaşayan yankılar, bunalıyorlarmış gibi kurtulmak çarelerini ararlar. Düş ve yaratış bu kurtuluşun iki yoludur. İnsan düş görerek, sanat adamı yaratarak bu iç baskıdan kurtulurlar. Mutlu bir raslantı, bazen tatlı bir bahar ışığı, bazen ağızda eriyen bir kurabiye, şairden şaire, romancıdan romancıya değişen tohumun bilince düşmesini hazırlar. Onun filizlenmesi, boy atması, gelişip serpilmesi artık hayal gücü ile çalışma yeteneğine kalmıştır. Suut Kemal Yetkin Denemeler
AÇIKLAMALAR
Papatya konusunda yazılmış iki metin okudunuz. Bunlardan ilk metinde papatyalar ile ilgili ansiklopedik bilgilere yer verilmiştir. Burada papatyaların yapısı, türleri ve yetiştiği yerlerden söz edilmiştir. İkinci metinde şair doğayı süsleyen papatyalar ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmektedir. Şair duygu ve düşüncelerini güçlendirmek için birtakım benzetmelere yer vermiş; uyak, ölçü ve söz tekrarları ile nazımın güçlü yanlarından yararlanmıştır. Bu iki metinden ilki eğitim öğretim amacıyla yazılmıştır. Bu amaçla tarih, coğrafya, biyoloji, fizik, kimya vb. alanlarda yazılan eserler bilimsel eserlerdir. Bilimsel eserlerde gözleme, deneye ya da sayısal değerlere yer verilir.
İlk çağlardan beri insanlar sanat etkinliği ile uğraşmışlardır. Mağaralarda yaşayanlar dahi yaşadıkları mekânın duvarlarını çeşitli renklerle, desen ve motişerle süslemişlerdir. Değişik dönemlerden günümüze pek çok araç gereç ile birlikte insan, hayvan heykelleri ve çeşitli duvar süslemeleri kalmıştır. Ne güzel geçti bütün yaz, Geceler küçük bahçede... Sen zambaklar kadar beyaz Ve ürkek bir düşüncede Sanki mehtaplı gecede, Hülyan, eşiği aşılmaz Bir saray olmuştu bize; Bir çözülmez bilmecede. Ne güzel geçti bütün yaz Geceler küçük bahçede. Ahmet Hamdi Tanpınar BÜTÜN YAZ Sanat eserleri insanın maddî ve manevî pek çok gereksinimini karşılar. Bunların bir kısmı göze, bir kısmı da kulağa hitap eder. Bu sanat dallarından şiir, edebiyat, müzik kulağa; resim, fotoğraf, mimarî, heykel de göze hitap etmektedir. Bunlar arasında hem göze hem kulağa hitap eden sanatlar da vardır. Tiyatro, opera, bale, sinema vb. Bir tiyatro, opera ya da baleye gidiniz. İzlediğiniz oyunun hangi bölümlerinde kulağa (fonetik), hangi bölümlerinde göze hitap eden (plastik) sanatların izleri bulunmaktadır? Bu tür sanatlarda dekor, ışık ve kostümün sanatın gücünü artırdığına dikkat ediniz. Sanat dalıyla uğraşan kişiye sanatçı denir. Sanatçı ortaya koyacağı esere duygu, düşünce ve hayal gücüyle birlikte el becerisini ve emeğini katar. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılan bir eğitimin yanısıra deneyim ve ustalık (beceri) gerektiren el emeğine dayanan faaliyetlere de zanaat denir. Terzilik, berberlik, demircilik vb. Bu dönemden kalma eserleri bulmaya çalışınız. Bulduğunuz eserlerin ne gibi özellikleri vardır? Ahmet Hamdi Tanpınar Sanat eseri olarak edebiyatı bir kez de siz tanımlayınız. Duyguları, düşünceleri, olayları söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatına edebiyat denir. Edebiyat; duygu, düşünce sevinç, umut, üzüntü, tasa, kaygı gibi bireysel duyguları ve toplumsal hayattaki olayları yansıtan bir sanat dalıdır. Öte yandan belirli bir bilim alanında yazılmış eserlerin tümü için de edebiyat sözü kullanılır: tıp edebiyatı, hukuk edebiyatı gibi. Bu anlamda bilim adamları arasında “literatür” sözcüğü yaygın olarak kullanılır. Bunun yanında edebiyat ile ilgili kuralları öğreten bilim dalına da edebiyat denir. Örneğin nazım, nesir, ölçü, gazel, koşma gibi kavramların öğretildiği bilim dalının adı edebiyattır. Ayrıca belirli bir döneme ya da sanat anlayışına bağlı kalınarak yazılan eserlere de edebiyat denir. Halk edebiyatı, Tanzimat edebiyatı, Klâsik edebiyat gibi. Dilimizde kullanılan “edebiyat yapmak” sözü ise herhangi bir konuda güzel ve etkili bir şekilde konu dışı gereksiz konuşmalarda bulunmak demektir; ancak bu tutum, edebiyatın amacı ile ilgili değildir. Arapçada ilmül edep (edep bilimi) adı altında “söz ve yazıda yanlış yapmamayı öğreten bilim” anlamında kullanılan edebiyat sözü bizde Tanzimat Döneminden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Daha önce bu anlamda şiir ve inşa (nesir) sözleri kullanılmakta idi. Edebiyat terimini ilk kez Şinasi bir yazısında “fenni edep” (iyi ahlak öğrettiği için) edep anlamında kullanmıştır. Daha sonra Namık Kemal, Recaîzade Mahmut Ekrem gibi yazarlar tarafından kullanılan bu sözcük zamanla, iyi ahlak öğreten bilim anlamından sanat öğreten bilim anlamını kazanmıştır. Peki edebiyat nedir? Edebiyat, resim, müzik, mimarlık ve heykeltraşlık gibi güzel sanatların arasında yer almaktadır. Duygu ve düşüncelerimizi söz veya yazı ile dile getiririz. Ancak bu dile getirişte sözün güzel ve etkili söylenmesine özen gösteririz. Edebiyat, Arapça “edep” sözcüğünden türemiştir. Edep sözcüğü “eğitim, iyi terbiye, naziklik, incelik” gibi anlamlara gelir; ancak burada kastedilen, ruhun eğ itilmesidir. İşte şiir, öykü, roman, tiyatro ve sinema (film) gibi eserler karşısında bir heyecan ve coşku duyar ve ruhumuzun dinginliğini hissederiz. 1. Yukarıdaki şiir sizde ne gibi duygular uyandırıyor? 2. Şair neyin özlemi içerisindedir? 3. Metinde, sevgili neye benzetiliyor? Edebiyatı duygu, düşünce, hayallerin söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatılması olarak tanımladınız, değil mi? ÖLÇME VE DE/ERLENDİRME * Edebiyat güzel sanatlar içerisinde hangi türe girer? * Fonetik sanatlar nelerdir? * İlk çağlardan kalma heykelcikler, mağara duvarlarını süsleyen resim ve motişer hangi sanat türünü oluşturur? * Bilimsel eser ile edebî eser arasında ne fark vardır? * Güzel sanat eserlerinin özellikleri nelerdir? * Sanatçı kime denir? 1. Yukarıdaki metinde geçen “beşeriyet, hâl, mukadder” sözcüklerinin anlamlarını sözlükten bulunuz. 2. Yukarıda sayılan sanatlardan hangileri göze, hangileri kulağa hitap eder? 3. Atatürk’e göre edebiyat hangi sanat dalları arasında yer alır? 4. Edebiyatın gücü nasıl ifade ediliyor? 5. Edebiyatın amacı nedir? ATATÜRK’ÜN EDEBİYATLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ Edebiyat; ister nesir hâlinde olsun, ister nazım biçiminde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, özellikle musiki gibi güzel sanatlardan sayılagelmektedir. Beşeriyette en olumlu bilim, en ince teknik temellerine dayanan hayatla, kanla karşılaşmak kendileri için mukadder olan askerlik gibi yüksek bir ideal meslek bile, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek, bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğunu hazırlayabilmek için uyandırıcı, amaçlandırıcı, yürütücü ve sonunda fedakâr ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur. Böylelikle, edebiyatın her insan toplumu ve bu toplumun hâl ve geleceğini koruyan, koruyacak olan, her teşekkül için, en esaslı eğitim vasıtalarından biri olduğu kolaylıkla anlaşılır. Edebiyatın gayesi; bence, çocuklara dünyayı, insanlığı göstererek, onlardaki inceleme ve kaynaştırma yeteneklerini geliştirmek onların kendi başlarına çalışmalarını sağlamak, bütün bu yetenekleri kendi toplumlarını geliştirme yolunda kullanmayı öğretmek olmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk ANLAMA - YORUMLAMA SANATÇININ HAYATI VE ESERİ Sanatçı gerek çocukluk döneminde, gerek daha sonraki dönemlerde günlük hayatı yaşamakta acemidir. Pratik kafadan yoksundur. Haklarını ve çıkarlarını korumakta başarısızdır. Öğrenci ise hocanın, memur ise amirin gözüne girmeği bilmez. Manen ve maddeten lokmalarını hep başkalarına kaptırır. O çocukluk çağında bile ancak hâlen çevresinden uzaklaştığı “kaçış” sonucu başka dünyalara göç ettiği zaman gerçek hayatını yaşar ve mutluluğu tadar. Ressamlığa eğilimi varsa, o bir renk ve çizgi denizinde yüzer. Mevsimin durumuna ve günün saatine göre renk ve çizgilerin, bir an için bile olsa, belirli bir şekilde birleşmesi karşısında o derin zevki duyar, kendinden geçer. Nasıl ki insanın tabiatı bozması neticesinde meydana gelmiş çirkinlikler ve zevksizlikler onu son derece rahatsız eder. O bir müzisyen olacaksa, dünya onun için ses ve ritim denizidir, sonu gelmeyen bir konserdir. Ona dereler ayrı, yapraklar ayrı, elektrik telleri ayrı bir şarkıyı söyler. O gecenin sessizliği içinde kimsenin duymadığı bir ninniyi dinler. Yok bir hikâyeci veya romancı olacaksa, sanki dünya bir tiyatro sahnesi imiş de o seyirci koltuğunda yerini almış gibi, bakar bakar, kendisini unutarak, başkalarının hayatını seyreder. Seyrettiği insanların sevinçlerini ve acılarını da kendi içinde yaşar. İnsan ruhunun sırlarına erdiğini düşündüğü için bir manevî zenginlik, bir dolgunluk hissi duyar. Âdile Ayda ( Bir Demet Edebiyat )